28 Aralık 2008 Pazar
27 Aralık 2008 Cumartesi
Yara Bandı
hayata bağlılık?
yaşam mücadelesi?
sorumluluk duygusu?
değilse nedir?
düşünüyorum..
22 Aralık 2008 Pazartesi
18 Aralık 2008 Perşembe
Renklerin Düellosu
TV'de ikisini gördüğümde, dikkatimi çeken ilk şey kravatları idi. Dikkat ettiniz mi seçilen renklere? Bakınız..

"Mavi ve Kırmızı". Renkleri ve asıl anlatmak istediklerini farkettiniz mi?
İnsan duygularının renklerle ifade edilmesinin, bir iletişim biçimi olduğu artık tartışılmaz bir gerçek, her rengin insanlar üzerinde değişik psikolojik etkisinin olduğu da..Genellikle seçim dönemlerinde siyasetçilerin, seçim kampanyaları için ayrılan bütçenin hemen hemen yarısının, giyeceği gömleğin renginden, gömleğin kolunu nasıl kıvıracağına kadar verilecek mesaja göre karar veren iletişim danışmanlarına gitmesinin de en önemli sebebi beden dili ve özellikle seçilen renklerin insan psikolojisini büyük ölçüde etkileme gücü ve altında barındırdığı simgesel anlamlar.
Bakınız Kılıçdaroğlu'nun düelloya çağırdığı Gökçek, hakkındaki yolsuzluk iddialarına, pişkin ve manasız gülümsemelerinin yanında (ki onların altında da psikolojik etkiler yatmakta) kendisi için tercih edilen mavi kravatı ile cevap vermeye çalışmış çünkü mavi iletişimde güvenin, rahatlık ve huzurun rengidir. Aslında Gökçek şunu demek istiyor; akıl almaz ve alelade de olsa hakkımda yapılan yolsuzluk iddialarına inanmayın, bana GÜVENİN! ama renkler ilahi bir etki yaratamıyor ve bu sefer beden dili ele veriyor kendisini, aslında hiç rahat ve huzurlu olmadığını sinirini yatıştırmak için kullandığı manasız gülümsemelerinden anlayabiliyoruz, ee renklerin gücü de bir yere kadar tabi!
Bakınız Kılıçdaroğlu'na. Seçilen renk, iletişimde etkisi en kuvvetli renk olan kırmızı. Kırmızı renk aktif, girişken, önderlik, zafer ve güçlülük özelliklerini temsil eder. Yıkıcı bir görünüm sergilemek isteyen Kılıçdaroğlu iddialarına ve belgelerine kırmızının gücünü de katmak istemiş anlaşılan. İddiaları savururkenki sakinliğini de kırmızının hareket ve kışkırtıcılık özellikleri ile biraz olsun kırmadı mı sizce?
Uğur Dündar'da tarafsız bölge olmasının (aslında öyle olmadığı açık olsa da) verdiği sorumlulukla belki de erguvan kırmızısına yakın ve oldukça yumuşak tonda bir kravat seçerek ağırbaşlılığını ve dengeli olma özelliğini desteklemek istemiştir :)
Oldukça rahatsız edici ve tartışma denemeyecek kadar kötü bir programdan elde ettiğim zevkli çıkarımlardı bunlar...
Paylaştım mutluyum :)
13 Aralık 2008 Cumartesi
Gerçekte Kim Yalancı, Erkekler mi Kadınlar mı?
Bayanların “Hadi yaa??”, erkeklerin " Kesinlikle öyle!!" dediğini duyar gibiyim.
Sizce durum ne? Gerçekte kim yalancı, kadınlar mı erkekler mi? (tabiki genelleme yapmak hiçbir durumda doğru değil ama hep de düşünmeyelim canım düşünürken de gülelim :) )
3 Aralık 2008 Çarşamba
Kuş gibiyim kuş...
Ohh hepsinin gönlünü (en başta kendiminkini) yaptım, asıl şimdi çok rahatım.
kuş gibiyim kuşş.. :)
20 Kasım 2008 Perşembe
Buyrun burdan dinleyin!!
Şarkıları söylemedim süprizzzz!!
Buyrun burdan dinleyin!
14 Kasım 2008 Cuma
Çellistanbul ve zevkten dört köşe olan ben...

4 Kasım 2008 Salı
"Bir Mesaj Alındı!!"
Gelen kutusu* Yeni mesaj * Nursel:
"Bundan 8 yıl önce seni tanımaya yeni yeni başladığımda bu arkadaşlığın dostluk kıvamına gelip, tadından yenmez olacağını yürekten hissetmiştim. Hayatımın her dönemecinde bana eşlik ettin, her zorlukta beni cesaretlendirdin, yılmamı engelledin, zaman zaman hayatıma bakışımı değiştirdin. Mutluluğuma en çok sevinenlerdendin sen!! Aynı karede iken bile birbirimizi göremedik bazen, ama sınırlar hiçbir zaman olmadı bizim aramızda, tek telefon yetti yanımda olup bana eşlik etmen için! Ha bir de muhteşem keyifli geyik diye tabir ettiğimiz, saatlerin yetmediği muhabbetlerimiz...ne güzeldir beni kızdırdığında sana gerçekten kızıp surat asmak ve seni sinir etmek:) ! Erkekler marstan kadınlar venüsten tezini doğrulayan kapışmalarımız, abartmalarımız, kahkahadan kopuşlarımız, sayısı her görüşmemizde değişen kız arkadaşların(yazmadan edemedim :)) ve benim bu konuya olan gülünesi bakış açılarım...Ne keyiflidir hepsi. Bunlar hiç bitmesin dostum (kızlar kısmı bitsin tabi), hep sürsün ve hep mutlu olalım birlikte nice mutlu doğum günlerinde..."
Yarın (okuduğun an itibariyle de bugün) 5 Ekim, yani doğum günün ve benden sana bir blogger süprizi.. Doğum gününün ilk dakikalarında bu yazıyı okumuş olacak, kesin gözlerin dolacak, Beşiktaş'ın (!) ve kadının üstünlüğünü sonunda kabul edip süpriz nasıl yapılır yine yine yeniden görmüş olacaksın :)
Canım dostum, arkadaşım, kardeşim Egemen, İyi ki Doğmuşsun!!
Doğum günün kutlu olsun..!!
2 Kasım 2008 Pazar
30 Ekim 2008 Perşembe
"Mustafa"

"Eylül 1938, Atanın durumu ağır, Dolmabahçe Sarayındaki odasında bilinci kapalı yatıyor. Bir ara kendine geldiğinde yatağının karşısındaki duvarda asılı duran tabloya takılıyor gözü, Dört Mevsim adlı bu tabloyu doğup büyüdüğü rumeli topraklarına benzetiyor. Başucundaki Afet İnan'a "Oraya gidelim Afet diyor, herşeyi bırakalım, şöyle basit bir ev, ocaklı bir oda, çekip gidelim ormanlara, hele ben bir iyi olayım da..."
..ve beyaz perdede bu sözlerle başlayan "Mustafa" yine bu sözlerle ve eşsiz müziklerle son buluyor. Tüylerimiz diken diken adeta, boğazımıza düğümlenen şey çözülemiyor bir türlü, salon hınca hınç dolu ve herkes ayakta alkışlıyor O'nu, "Mustafa" sahnenin önüne kadar gelip eğiliyor ve selamlıyor bizi, ışıklar açıldığında herkesin gözleri buğulu ve bir o kadar da gururlu...Yitip gidene değil aslında bu gözyaşları, O'nun akıl almaz, engel tanımaz kararlılığı, hayranlık uyandıracak güçü ve eşsiz zekası, iliklerine işleyen bağımsızlık sevdası ve bir ulus yaratma konusundaki yine akıl almaz azmi, cesareti ve korkularına...
Beni hatırlayınız!! sadece bir istek değil aynı zamanda bir uyarı bize, dayatılana boyun eğmemeyi, yoktan var etmeyi, azmi ve ötesini, çaresizliğin yanında umudun ve istenilenin her zaman en değerli olduğunu, yaşanılan bu toprakların nasıl yaşanılabilir kılındığını, istenirse imkansızın bile başarılabileceğini hiç unutmayalım diye...
Elinize ve yüreğinize sağlık Sayın Can Dündar ve Ekibi...
Teşekkürler "Mustafa"...!
29 Ekim 2008 Çarşamba
Hocam, sen virüs nasıl yayılır bilir misin?
4 Perdelik Trajikomedi
Perde 1
"Tüm Kapatmalar Hukuka Aykırı isimli" yazı Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İnsan Hakları Merkezi üyesi Kerem Altıparmak tarafından yazılmış ve 20 Ekim'de bianet'te yayınlanmıştı. Oktar'ın bugüne kadar aynı gerekçelerle Silivri ve Gebze mahkemelerine yaptığı başvuruların sonucunda 61 sitenin erişime kapatıldığını hatırlatan Akdeniz ve Altıparmak, bu durumun mahkemelerin yorum yöntemlerini kullanmasıyla ilgili bir sorundan kaynaklandığını belirtiyordu. Buna göre, 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"u es geçen mahkemeler, hakaretle ilgili diğer düzenlemeleri uyguluyor. Oysa, konuya ilişkin özel bir düzenleme getiren 5651 sayılı kanunun uygulanması gerekir. Bu kanunda da sitelerin erişime kapatılması gibi bir düzenleme bulunmuyor. Akdeniz ve Altıparmak, hali hazırda kapatılacak siteye kapatmadan önce savunma hakkı verilmediğine, birçok durumda kapatmaya gerekçe gösterilmediğine de dikkat çekiyordu.
Yazının tamamı için
Perde 2
A.O ve avukatları Bianet'e, aba altından soba gösteren bir tehdit mektubu yollarlar, ki bu mektubun tarzı yaklaşık şöyledir: "Sitedeki, müvekkillerim ile ilgili söz konusu hukuka aykırı
yayınların 24 saat içinde yayından çıkarılmasını talep ediyor, aksi halde bu yayınların kaldırılması amacıyla mahkemeye başvurmak zorunda kalacağımızı ihtaren bildiriyoruz. Benzeri durumda, Türk Mahkemeleri başta wordpress.com, richarddawkins.net, egitimsen.org.tr ve
groups.google, gazetevatan.com sitesi olmak üzere çok sayıda internet sitesine Türkiye'den erişimi yasaklamışlardır. Bu nedenle milyonlarca kişi halen bu sitelere Türkiye'den ulaşılamamaktadır."
Yazının tamamı için
içeren hiçbir şey olmadığını vurgular, bir de utanmadan "kapamıyoruz"
diye bir yazı koyar ana sayfasına.
Yazının tamamı için
Ama işte internet öyle bir şeydir ki, okunmasını istemediğiniz yazılar
bile, bir bakarsınız bloglarla, gazete yorumlarıyla, facebook'la,
email gruplarıyla, ekşi'de, sosyomat'ta, wiki'de, bigu'da,
friendfeed'de, twitter'da ve daha binlerce sosyal platformda birden
yayılıverir. Bu bilgi çağında bilgiye erişimi engellemek zor be hocam,
ne yaparsın.
Ha bir de, tdk.gov.tr katkılarıyla bilginize sunarız:
Eleştiri - is. 1. Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış
yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.
Hakaret - is. (haka:ret) 1. Onur kırma, onura dokunma. 2. Küçültücü
söz veya davranış.
Sansüre Sansür Hareketi
http://www.sansuresansur.org
28 Ekim 2008 Salı
Bedava Digiturk İzle, Bedava Film İndir
Sayın DigiTurk PR Departmanı Yetkilisi,
Ticari kaygınız nedeniyle istemeden ve farkında olmadan pek çok blog yazarının kişisel özgürlüğünü elinden aldınız. Bunun beklenen sonucu olarak, an itibariyle, pek çok blog yazarı hem ailelerinin hem de dostlarının Digiturk aboneliklerini iptal ettirmeyi düşünüyor. (Hatta ettirdik bile!!)
Müşteri kitlenizin en üst tabakasında yer alan, sinema paketleri ve yabancı dil kanallarının izleyicilerinin aynı zamanda Türkiye’de en aktif blog kullanıcıları olduğu gözünüzden kaçmaması gereken bir gerçek. Marka imajınızın özellikle A+ grupta yerin dibine geçtiğinin ve geçmeye devam ettiğinin bilincinde olmalısınız.
Eğer markanızı düşünüyorsanız, ve bu yaptıklarınızdan dolayı üzgünseniz size Sansüre Sansür hareketine ana sponsor olmayı öneririm: http://sansuresansur.org/
Saygılarımla,
22 Ağustos 2008 Cuma
Kıssadan Hisse...
18 Haziran 2008 Çarşamba
17 Haziran 2008 Salı
çelişki....
Ahh ülkem vah ülkem...bu ne yaman çelişki...!!
22 Nisan 2008 Salı
Adam Fawer'dan yeni kitap gelmiş haberim yok...
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI...
Çocuk Mustafa
Bilgisayarı olmadı.
Mustafa Kemal’in...
İnternete giremedi.
iPod’u olmadı.
Televizyon görmedi.
Çizgi film seyredemedi hiç.
Spider Man’i tanımadı mesela.
Legosu olmadı.
Futbol topu olmadı.
Basketbol oynayamadı.
Spor ayakkabı bile giyemedi.
Cep telefonu yoktu.
Kısa mesaj atamadı.
Hesap makinesi kullanamadı.
Anaokuluna gidemedi.
Okul servisine binemedi.
Atlıkarıncaya da...
Tommiks okuyamadı.
Kokulu silgisi yoktu.
Halbuki o da çocuktu...
Cola tadamadı.
Cips yiyemedi.
Beslenme çantası olmadı.
*
Çocukluk fotoğrafı yok.
İçime hicrandır...
Yaş günü bile yok.
Bilmiyoruz ne gün doğduğunu.
*
Bugün çocuklarımızın sahip olduğu hiçbir şeye sahip değildi, çocuk Mustafa Kemal...
Ama, hayalleri vardı.
Dünyada başka hiçbir milletin çocuklarında olmayan bir hediyeyi verdi, bizim çocuklarımıza...
Yarın, 23 Nisan.
*
Boşverin, basmakalıp törenleri, bayat mesajları, ruhsuz konuşmaları, boşverin...
Hayalleri var mı çocuklarımızın?
18 Nisan 2008 Cuma
üstün yetenek laylirii laylirii layliriiii alphan =)
canım askım bebeğim bitanecik teyzoşunun biriciki yeğenim alpiiiii maaşallahhh maşallaaaaah kuzu bu kuzuu =)
17 Nisan 2008 Perşembe
Santralistanbul biz geliyoruz...
10 Nisan 2008 Perşembe
PİCK ME buy me love me and enjoy with me... =)





BOOK CROSSING- serseri kitaplar

http://www.bookcrossing.com/
8 Nisan 2008 Salı
yeniden orda olmak istiyorumm.. :(((




köy sekiz sayısının şeklinde bir nehrin ortasında bulunuyor, sekizin yuvarlak bölümlerini köy dışını nehir olarak düşünün...ve o tertemiz nehirde bir tek çöp bile yook...
1 Nisan 2008 Salı
Haybeden gerçeküstü AŞK ve diş ağrısı. . .

- Varım aşkım
- Benimle evlenir misin?
- Evlenirim aşkım
- Biraz daha brokoli?
- Yiyelim aşkım...
30 Mart 2008 Pazar
Bu adama dikkat... (!), Nihat Sırdar ve Alem Fm...
FİONA APPLE seviyormuşum seni yahuuu..:))))
Bu kadın bir harika yahu ben nerelerdeymişim müzik listelerimde alt sıralarda kalmış yazık hemen çıkardım tozlu rafından (tozlu raf dediğimde bilg.daki liste yahu:)) ve hepsini hepsini dinledim şarkıların, hele bir If WE KİSSED diye bir parça var acayip(!), Sally's song şarkısının da hem kulağa hem göze hitap etsin diye videosunu ekledim şöyyle arkanıza yaslanın ve şarkıyı bir de videosuyla dinleyin sözlerine de dikkat edin... (nursel sen çok eskilerde kalmışsın diyenleri duyuyorum ama eski bazen iidir ii:))
27 Mart 2008 Perşembe
yüzük parmağı deyip geçmemeli..!!

upps unutmadan ek bir bilgi daha; "eski bir inanışa göre: )" direk kalbe giden tek damar evlilik yüzüğünü takdığımız parmaktaymış. Başka hiç bir parmağımızdan direk kalbe giden bir damar yokmuş! bu demek oluyor ki insanlar eskiden daha romantikmişşşşş hıh.....:)
14 Mart 2008 Cuma
izmir yolcusu kalmadı..:)
11 Mart 2008 Salı
kimdi..
aslında giden değil kalandır terk eden,
giden bu yüzden gitmiştir zaten...
9 Mart 2008 Pazar
The Ladies of the Rings oldukkk:)))
