30 Ekim 2008 Perşembe

"Mustafa"



"Eylül 1938, Atanın durumu ağır, Dolmabahçe Sarayındaki odasında bilinci kapalı yatıyor. Bir ara kendine geldiğinde yatağının karşısındaki duvarda asılı duran tabloya takılıyor gözü, Dört Mevsim adlı bu tabloyu doğup büyüdüğü rumeli topraklarına benzetiyor. Başucundaki Afet İnan'a "Oraya gidelim Afet diyor, herşeyi bırakalım, şöyle basit bir ev, ocaklı bir oda, çekip gidelim ormanlara, hele ben bir iyi olayım da..."


..ve beyaz perdede bu sözlerle başlayan "Mustafa" yine bu sözlerle ve eşsiz müziklerle son buluyor. Tüylerimiz diken diken adeta, boğazımıza düğümlenen şey çözülemiyor bir türlü, salon hınca hınç dolu ve herkes ayakta alkışlıyor O'nu, "Mustafa" sahnenin önüne kadar gelip eğiliyor ve selamlıyor bizi, ışıklar açıldığında herkesin gözleri buğulu ve bir o kadar da gururlu...Yitip gidene değil aslında bu gözyaşları, O'nun akıl almaz, engel tanımaz kararlılığı, hayranlık uyandıracak güçü ve eşsiz zekası, iliklerine işleyen bağımsızlık sevdası ve bir ulus yaratma konusundaki yine akıl almaz azmi, cesareti ve korkularına...

Beni hatırlayınız!! sadece bir istek değil aynı zamanda bir uyarı bize, dayatılana boyun eğmemeyi, yoktan var etmeyi, azmi ve ötesini, çaresizliğin yanında umudun ve istenilenin her zaman en değerli olduğunu, yaşanılan bu toprakların nasıl yaşanılabilir kılındığını, istenirse imkansızın bile başarılabileceğini hiç unutmayalım diye...

Elinize ve yüreğinize sağlık Sayın Can Dündar ve Ekibi...

Teşekkürler "Mustafa"...!

Hiç yorum yok: