28 Aralık 2008 Pazar
27 Aralık 2008 Cumartesi
Yara Bandı
hayata bağlılık?
yaşam mücadelesi?
sorumluluk duygusu?
değilse nedir?
düşünüyorum..
22 Aralık 2008 Pazartesi
18 Aralık 2008 Perşembe
Renklerin Düellosu
TV'de ikisini gördüğümde, dikkatimi çeken ilk şey kravatları idi. Dikkat ettiniz mi seçilen renklere? Bakınız..

"Mavi ve Kırmızı". Renkleri ve asıl anlatmak istediklerini farkettiniz mi?
İnsan duygularının renklerle ifade edilmesinin, bir iletişim biçimi olduğu artık tartışılmaz bir gerçek, her rengin insanlar üzerinde değişik psikolojik etkisinin olduğu da..Genellikle seçim dönemlerinde siyasetçilerin, seçim kampanyaları için ayrılan bütçenin hemen hemen yarısının, giyeceği gömleğin renginden, gömleğin kolunu nasıl kıvıracağına kadar verilecek mesaja göre karar veren iletişim danışmanlarına gitmesinin de en önemli sebebi beden dili ve özellikle seçilen renklerin insan psikolojisini büyük ölçüde etkileme gücü ve altında barındırdığı simgesel anlamlar.
Bakınız Kılıçdaroğlu'nun düelloya çağırdığı Gökçek, hakkındaki yolsuzluk iddialarına, pişkin ve manasız gülümsemelerinin yanında (ki onların altında da psikolojik etkiler yatmakta) kendisi için tercih edilen mavi kravatı ile cevap vermeye çalışmış çünkü mavi iletişimde güvenin, rahatlık ve huzurun rengidir. Aslında Gökçek şunu demek istiyor; akıl almaz ve alelade de olsa hakkımda yapılan yolsuzluk iddialarına inanmayın, bana GÜVENİN! ama renkler ilahi bir etki yaratamıyor ve bu sefer beden dili ele veriyor kendisini, aslında hiç rahat ve huzurlu olmadığını sinirini yatıştırmak için kullandığı manasız gülümsemelerinden anlayabiliyoruz, ee renklerin gücü de bir yere kadar tabi!
Bakınız Kılıçdaroğlu'na. Seçilen renk, iletişimde etkisi en kuvvetli renk olan kırmızı. Kırmızı renk aktif, girişken, önderlik, zafer ve güçlülük özelliklerini temsil eder. Yıkıcı bir görünüm sergilemek isteyen Kılıçdaroğlu iddialarına ve belgelerine kırmızının gücünü de katmak istemiş anlaşılan. İddiaları savururkenki sakinliğini de kırmızının hareket ve kışkırtıcılık özellikleri ile biraz olsun kırmadı mı sizce?
Uğur Dündar'da tarafsız bölge olmasının (aslında öyle olmadığı açık olsa da) verdiği sorumlulukla belki de erguvan kırmızısına yakın ve oldukça yumuşak tonda bir kravat seçerek ağırbaşlılığını ve dengeli olma özelliğini desteklemek istemiştir :)
Oldukça rahatsız edici ve tartışma denemeyecek kadar kötü bir programdan elde ettiğim zevkli çıkarımlardı bunlar...
Paylaştım mutluyum :)
13 Aralık 2008 Cumartesi
Gerçekte Kim Yalancı, Erkekler mi Kadınlar mı?
Bayanların “Hadi yaa??”, erkeklerin " Kesinlikle öyle!!" dediğini duyar gibiyim.
Sizce durum ne? Gerçekte kim yalancı, kadınlar mı erkekler mi? (tabiki genelleme yapmak hiçbir durumda doğru değil ama hep de düşünmeyelim canım düşünürken de gülelim :) )
3 Aralık 2008 Çarşamba
Kuş gibiyim kuş...
Ohh hepsinin gönlünü (en başta kendiminkini) yaptım, asıl şimdi çok rahatım.
kuş gibiyim kuşş.. :)
20 Kasım 2008 Perşembe
Buyrun burdan dinleyin!!
Şarkıları söylemedim süprizzzz!!
Buyrun burdan dinleyin!
14 Kasım 2008 Cuma
Çellistanbul ve zevkten dört köşe olan ben...
Dört genç ve başarılı viyolonsel sanatçısı Çağ ERÇAĞ, Melih KARA, Ozan TUNCA, Murat BERK'ten oluşuyor Çellistanbul. Festival kataloğunu elime ilk aldığımda dikkatimi ilginç fotoğraflarıyla çekmişlerdi zaten, farklılıkları bununla kalmamış, öyle bir sahne hakimiyeti ve tarzı yaratmışlar ki hayran kalmamak elde değil. Hepsi birbirinden yetenekli ve işlerini çok sevdikleri her hallerinden belli. Çağ Erçağ Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın solo viyolonselcisi hali hazırda, Murat Berk de Erçağ gibi Borusan Filarmonide ve ayrıca İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nda görev yapmakta. Sevgili Ozan Tunca ve Melih Kara da Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda öğretim üyesi. Konserin Bach ve Schubert'li kısımlarının yanı sıra en çok ben tarafından beklenilen parçaları Aşık Veysel'in Uzun İnce'si, Metallica The Unforgiven ve Astor Piazzola Liber Tango idi ve beklentilerimin hayli üstünde bir performansla herkesi hayran bıraktılar. Sırları da şuydu ki çalarken o kadar zevk alarak, içten, gülümseyerek çalıyorlardı ki adeta parçaları gözleri kapalı hissediyorlardı ve biz de seyirciler olarak o elektriği fazlasıyla aldık onlardan. O kadar çok keyif aldım ki, yoğun ve biraz da karmaşık geçen son bir ayımın yorgunluğunu üstümden şöyle bir sıyırıverdim. Turnelerine devam edecekler bildiğim kadarıyla, eğer gözünüz bir yerlerde afişlerine veya isimlerine takılırsa mutlaka gidin ve keyifle izleyin..4 Kasım 2008 Salı
"Bir Mesaj Alındı!!"
Gelen kutusu* Yeni mesaj * Nursel:
"Bundan 8 yıl önce seni tanımaya yeni yeni başladığımda bu arkadaşlığın dostluk kıvamına gelip, tadından yenmez olacağını yürekten hissetmiştim. Hayatımın her dönemecinde bana eşlik ettin, her zorlukta beni cesaretlendirdin, yılmamı engelledin, zaman zaman hayatıma bakışımı değiştirdin. Mutluluğuma en çok sevinenlerdendin sen!! Aynı karede iken bile birbirimizi göremedik bazen, ama sınırlar hiçbir zaman olmadı bizim aramızda, tek telefon yetti yanımda olup bana eşlik etmen için! Ha bir de muhteşem keyifli geyik diye tabir ettiğimiz, saatlerin yetmediği muhabbetlerimiz...ne güzeldir beni kızdırdığında sana gerçekten kızıp surat asmak ve seni sinir etmek:) ! Erkekler marstan kadınlar venüsten tezini doğrulayan kapışmalarımız, abartmalarımız, kahkahadan kopuşlarımız, sayısı her görüşmemizde değişen kız arkadaşların(yazmadan edemedim :)) ve benim bu konuya olan gülünesi bakış açılarım...Ne keyiflidir hepsi. Bunlar hiç bitmesin dostum (kızlar kısmı bitsin tabi), hep sürsün ve hep mutlu olalım birlikte nice mutlu doğum günlerinde..."
Yarın (okuduğun an itibariyle de bugün) 5 Ekim, yani doğum günün ve benden sana bir blogger süprizi.. Doğum gününün ilk dakikalarında bu yazıyı okumuş olacak, kesin gözlerin dolacak, Beşiktaş'ın (!) ve kadının üstünlüğünü sonunda kabul edip süpriz nasıl yapılır yine yine yeniden görmüş olacaksın :)
Canım dostum, arkadaşım, kardeşim Egemen, İyi ki Doğmuşsun!!
Doğum günün kutlu olsun..!!
2 Kasım 2008 Pazar
30 Ekim 2008 Perşembe
"Mustafa"
"Eylül 1938, Atanın durumu ağır, Dolmabahçe Sarayındaki odasında bilinci kapalı yatıyor. Bir ara kendine geldiğinde yatağının karşısındaki duvarda asılı duran tabloya takılıyor gözü, Dört Mevsim adlı bu tabloyu doğup büyüdüğü rumeli topraklarına benzetiyor. Başucundaki Afet İnan'a "Oraya gidelim Afet diyor, herşeyi bırakalım, şöyle basit bir ev, ocaklı bir oda, çekip gidelim ormanlara, hele ben bir iyi olayım da..."
..ve beyaz perdede bu sözlerle başlayan "Mustafa" yine bu sözlerle ve eşsiz müziklerle son buluyor. Tüylerimiz diken diken adeta, boğazımıza düğümlenen şey çözülemiyor bir türlü, salon hınca hınç dolu ve herkes ayakta alkışlıyor O'nu, "Mustafa" sahnenin önüne kadar gelip eğiliyor ve selamlıyor bizi, ışıklar açıldığında herkesin gözleri buğulu ve bir o kadar da gururlu...Yitip gidene değil aslında bu gözyaşları, O'nun akıl almaz, engel tanımaz kararlılığı, hayranlık uyandıracak güçü ve eşsiz zekası, iliklerine işleyen bağımsızlık sevdası ve bir ulus yaratma konusundaki yine akıl almaz azmi, cesareti ve korkularına...
Beni hatırlayınız!! sadece bir istek değil aynı zamanda bir uyarı bize, dayatılana boyun eğmemeyi, yoktan var etmeyi, azmi ve ötesini, çaresizliğin yanında umudun ve istenilenin her zaman en değerli olduğunu, yaşanılan bu toprakların nasıl yaşanılabilir kılındığını, istenirse imkansızın bile başarılabileceğini hiç unutmayalım diye...
Elinize ve yüreğinize sağlık Sayın Can Dündar ve Ekibi...
Teşekkürler "Mustafa"...!
29 Ekim 2008 Çarşamba
Hocam, sen virüs nasıl yayılır bilir misin?
4 Perdelik Trajikomedi
Perde 1
"Tüm Kapatmalar Hukuka Aykırı isimli" yazı Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İnsan Hakları Merkezi üyesi Kerem Altıparmak tarafından yazılmış ve 20 Ekim'de bianet'te yayınlanmıştı. Oktar'ın bugüne kadar aynı gerekçelerle Silivri ve Gebze mahkemelerine yaptığı başvuruların sonucunda 61 sitenin erişime kapatıldığını hatırlatan Akdeniz ve Altıparmak, bu durumun mahkemelerin yorum yöntemlerini kullanmasıyla ilgili bir sorundan kaynaklandığını belirtiyordu. Buna göre, 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"u es geçen mahkemeler, hakaretle ilgili diğer düzenlemeleri uyguluyor. Oysa, konuya ilişkin özel bir düzenleme getiren 5651 sayılı kanunun uygulanması gerekir. Bu kanunda da sitelerin erişime kapatılması gibi bir düzenleme bulunmuyor. Akdeniz ve Altıparmak, hali hazırda kapatılacak siteye kapatmadan önce savunma hakkı verilmediğine, birçok durumda kapatmaya gerekçe gösterilmediğine de dikkat çekiyordu.
Yazının tamamı için
Perde 2
A.O ve avukatları Bianet'e, aba altından soba gösteren bir tehdit mektubu yollarlar, ki bu mektubun tarzı yaklaşık şöyledir: "Sitedeki, müvekkillerim ile ilgili söz konusu hukuka aykırı
yayınların 24 saat içinde yayından çıkarılmasını talep ediyor, aksi halde bu yayınların kaldırılması amacıyla mahkemeye başvurmak zorunda kalacağımızı ihtaren bildiriyoruz. Benzeri durumda, Türk Mahkemeleri başta wordpress.com, richarddawkins.net, egitimsen.org.tr ve
groups.google, gazetevatan.com sitesi olmak üzere çok sayıda internet sitesine Türkiye'den erişimi yasaklamışlardır. Bu nedenle milyonlarca kişi halen bu sitelere Türkiye'den ulaşılamamaktadır."
Yazının tamamı için
içeren hiçbir şey olmadığını vurgular, bir de utanmadan "kapamıyoruz"
diye bir yazı koyar ana sayfasına.
Yazının tamamı için
Ama işte internet öyle bir şeydir ki, okunmasını istemediğiniz yazılar
bile, bir bakarsınız bloglarla, gazete yorumlarıyla, facebook'la,
email gruplarıyla, ekşi'de, sosyomat'ta, wiki'de, bigu'da,
friendfeed'de, twitter'da ve daha binlerce sosyal platformda birden
yayılıverir. Bu bilgi çağında bilgiye erişimi engellemek zor be hocam,
ne yaparsın.
Ha bir de, tdk.gov.tr katkılarıyla bilginize sunarız:
Eleştiri - is. 1. Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış
yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.
Hakaret - is. (haka:ret) 1. Onur kırma, onura dokunma. 2. Küçültücü
söz veya davranış.
Sansüre Sansür Hareketi
http://www.sansuresansur.org
28 Ekim 2008 Salı
Bedava Digiturk İzle, Bedava Film İndir
Sayın DigiTurk PR Departmanı Yetkilisi,
Ticari kaygınız nedeniyle istemeden ve farkında olmadan pek çok blog yazarının kişisel özgürlüğünü elinden aldınız. Bunun beklenen sonucu olarak, an itibariyle, pek çok blog yazarı hem ailelerinin hem de dostlarının Digiturk aboneliklerini iptal ettirmeyi düşünüyor. (Hatta ettirdik bile!!)
Müşteri kitlenizin en üst tabakasında yer alan, sinema paketleri ve yabancı dil kanallarının izleyicilerinin aynı zamanda Türkiye’de en aktif blog kullanıcıları olduğu gözünüzden kaçmaması gereken bir gerçek. Marka imajınızın özellikle A+ grupta yerin dibine geçtiğinin ve geçmeye devam ettiğinin bilincinde olmalısınız.
Eğer markanızı düşünüyorsanız, ve bu yaptıklarınızdan dolayı üzgünseniz size Sansüre Sansür hareketine ana sponsor olmayı öneririm: http://sansuresansur.org/
Saygılarımla,
22 Ağustos 2008 Cuma
Kıssadan Hisse...
18 Haziran 2008 Çarşamba
17 Haziran 2008 Salı
çelişki....
Ahh ülkem vah ülkem...bu ne yaman çelişki...!!
22 Nisan 2008 Salı
Adam Fawer'dan yeni kitap gelmiş haberim yok...
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI...
Çocuk Mustafa
Bilgisayarı olmadı.
Mustafa Kemal’in...
İnternete giremedi.
iPod’u olmadı.
Televizyon görmedi.
Çizgi film seyredemedi hiç.
Spider Man’i tanımadı mesela.
Legosu olmadı.
Futbol topu olmadı.
Basketbol oynayamadı.
Spor ayakkabı bile giyemedi.
Cep telefonu yoktu.
Kısa mesaj atamadı.
Hesap makinesi kullanamadı.
Anaokuluna gidemedi.
Okul servisine binemedi.
Atlıkarıncaya da...
Tommiks okuyamadı.
Kokulu silgisi yoktu.
Halbuki o da çocuktu...
Cola tadamadı.
Cips yiyemedi.
Beslenme çantası olmadı.
*
Çocukluk fotoğrafı yok.
İçime hicrandır...
Yaş günü bile yok.
Bilmiyoruz ne gün doğduğunu.
*
Bugün çocuklarımızın sahip olduğu hiçbir şeye sahip değildi, çocuk Mustafa Kemal...
Ama, hayalleri vardı.
Dünyada başka hiçbir milletin çocuklarında olmayan bir hediyeyi verdi, bizim çocuklarımıza...
Yarın, 23 Nisan.
*
Boşverin, basmakalıp törenleri, bayat mesajları, ruhsuz konuşmaları, boşverin...
Hayalleri var mı çocuklarımızın?
18 Nisan 2008 Cuma
üstün yetenek laylirii laylirii layliriiii alphan =)
canım askım bebeğim bitanecik teyzoşunun biriciki yeğenim alpiiiii maaşallahhh maşallaaaaah kuzu bu kuzuu =)
17 Nisan 2008 Perşembe
Santralistanbul biz geliyoruz...
10 Nisan 2008 Perşembe
PİCK ME buy me love me and enjoy with me... =)




Bunların hepsi süper =) PİCK ME koleksiyonunu duymayanlar, toplum içerisinde ve arkadaş arasında daha fala aşağılanmak istemiyorsanız hemen okuyun=) PİCK ME yüzük ve artık kolyeleri ile ÜNLÜ Tasarımcı Sadi Tekin tarafından tasarlanan ve piyasaya sunulan muhteşem şeyler... fotoları da koydum şöyleee ohh ben kedi, melek ve kolyeye torpilli olarak =) en önce sahip olmuş sahip şanslı insancıklar içindeyim ayrıca bir de kamasutra koleksiyonu var şahane =) Yeni kolyeler de süper daha ne olsun, farklı olmak isteyen herkese PİCK them BUY THEM love them and enjoy with them =) PİCK MEcikler İstanbul BlissKiss Nişantaşı mağazasında, Ankara BlissKiss Karum ve Kanyon Alışveriş Merkezi'ndeki Karınca mağazasında sizi beklerler =) pek yakında da koca koca İstanbul Modern'de yaaa yaaaa =)BOOK CROSSING- serseri kitaplar
ÇOK GUZEL BIR UYGULAMA Book Crossing Amerika'daki yeni bir moda. Birtakim mechul kisiler, kamuya acik yerlere bir takim kitaplar birakiyorlarmis. Diyelim bir parka gidip bir banka oturuyorsun, bankta bir kitapla karsilasiyorsun. Mahallede yasayan bircok kadinin ortaklasa kullandigi'camasir yikama merkezine' gidiyorsun, makinelerdenbirinin ustunde bir kitap. Trene biniyorsun, aaaaa koltugunda bir kitap bulunuyor. 'Marketten' alisveris ederken elini atiyorsun, birisi biskuvi paketleriyle cips paketlerinin arasina bir kitap yerlestirmis. Telefon kulubesine giriyorsun, telefonun yaninda bir kitap... Define bulmak gibi! Roman, siir, oyku, deneme, artik bahtina ne cikarsa...Bu moda Italya'da ve Fransa'da da yayilmakta. Kitabi birakan kisi kimligini gizli tutuyor, kitabin parasini da helal ediyor. Tek ricasi var, siz de okuduktan sonra buna benzer bir yere birakin da baskalari da yararlansinlar. Fakat bunu baslatan kisi belli: Ron Hornbaker adinda, Missouri eyaletinden birbilgisayarci.Bu olaya 'BookCrossing' deniyormus. 'Kitapgezdirme' diye mi tercume edelim..Fransa' da boyle 'crossing' yapan dokuz bin kisi varmis daha simdiden, ortalikta dolasan serseri kitap sayisida on bini gecmis...Bu nedir biliyor musunuz arkadaslar? Bu bir cesit'okuma ve okutma kampanyasidir' .Paylasmaktir ve basli basina bir projedir.http://www.bookcrossing.com/
8 Nisan 2008 Salı
yeniden orda olmak istiyorumm.. :(((
Çek Cumhuriyeti'nde Almanya sınırına çok yakın (yaklaşık 1 saat hattta daha az) küçücük bir köy ÇESKY KRUMLOV burası...(ayrıca sinemaseverlere HOSTEL adlı psikopat derecede korkutucu filminin çekildiği mekan olarak tanıtabiliriz). Unesco tarafından koruma altına alınan yerlerden birisi, gezdiğimizde neden koruma altına alındığı açık seçik görünüyor... 
alttaki aynı sokağın bir gece önceki karsız hali, üsteki de sabah kalktığımızda bize büyük bir süpris yapan karın aynı sokakta bıraktığı muhteşem etki...
sokaklar daracık, arnavut kaldırımı.. hayalimdeki üçgen çatılı evler bu kez her yerde, küçük renkli vitrinleriyle pastane ve sıcak şaraplarıyla ünlü cafeler, evlerin çatıları kadar pencereleri de harika!! ışıklandırmalar la gündüz görüntüsünden çok daha güzel ve geceleri çok sakin...
köy sekiz sayısının şeklinde bir nehrin ortasında bulunuyor, sekizin yuvarlak bölümlerini köy dışını nehir olarak düşünün...ve o tertemiz nehirde bir tek çöp bile yook...
1 Nisan 2008 Salı
Haybeden gerçeküstü AŞK ve diş ağrısı. . .
Kanal tedavimin ikinci ve sözüm ona SON seansı için doktoruma gittim bugün ama sonuç büyük bir hayal kırıklığı ve beraberinde çenemin sol tarafındaki dehşet ağrı idi çünkü tahmin edilenden 1 mm daha fazla derine inilmiş ve diş iltihaplı olduğundan tek seans tam olarak başarılı olamamış, bana üçüncü kez dişçi koltuğu görünmüştü :(. Hayır yanlış anlaşılmasın korktuğumdan değil aksine doktorumu da şaşırtacak kadar sakin, belki de sinir bozucu, dişçi koltuğunda dişi oyulurken çalan müziğe ayağını dişçi koltuğunu hafif hareket ettirecek biçimde sallayıp eşlik eden ve ağzındaki aletin vııııııııız diye çıkardiğı iğreenç ürkütücü sesi bile kendi mırıltısıyla müziğin ritmine uyduran ender hastalardanmışıım ben (yeni öğrendim:)) amaaaa ama bu sefer ben bile çok acı çekmiştim (acının normal bir insandaki şiddetini siz düşünün) , çünkü dişim uyuşturulmadan oyulmuştu berbattı yani :S. Ağrılı ve can sıkıcı bir günden sonra (iyi ki sevgilim yanımdaydı zira nazımı çekicek biri lazımdı o sıra) ben kafamı öne eğmiş somurta somurta ve ahhhh ahhlar çekerek durağa doğru giderken vcd dükkanının önünden geçtik ve ben izlerken karşısında uyuyakalmalık bir film almaya karar verdim ve ağrımla birlikte daldım içeri!! kimlik bırakıp bırakmama kararsızlığımızdan sonra sevgilimin büyük bir cesaret ve yine o müthiş kararsızlığımın verdiği sinirle :) "offf tamam ben bırakırım sen al" serzenişiyle bir film almaya yarım saat sonra karar vermiştim :) Bir baktım ne zamandır aklımdaki oyun "Haybeden Gerçeküstü AŞK"..BKM'deki oyunlarından sonra Vcd olarak piyasaya sürülmüştü, ama diğer filmlerden hiç sıra gelemedi izlemeye. Bu sefer hiç düşünmeden aldım ve Yılmaz Erdoğan Demet Akbağ ikilisinin dişimin ağrısını unuttabilecekleri inancı ve mutluluğuyla evimin ve sıcacık yatağımın yolunu tuttum..Hemen koydum ve izlemeye başladım ama ne oldu?? uyuyakalmalık film işi yalan oldu ben hiiç uyuyamadım:) hem gülmekten hem de şoktan!! bir ilişkide olan biten herşeyi aynen kaleme almış Yılmaz Erdoğan, izlerken yuuuh bu kadar mı aynısı olur demekten kendimi alamadım gerçekten eline ve aklına sağlık..aytaçın çok kulaklarını çınlattım yanii:) ve bittiğinde dişimin ağrısı gerçekten hafiflemişti gülmek mutluluk hormonu salgıladı galiba!! izlemediyseniz Şiddetle yeni bir tavsiye daha size, Haybeden gerçeküstü AŞK harbiden Gerçek ve bira zipucu vermek gerekirse biraz brokoli tadında:) ..- Varım aşkım
- Benimle evlenir misin?
- Evlenirim aşkım
- Biraz daha brokoli?
- Yiyelim aşkım...
30 Mart 2008 Pazar
Bu adama dikkat... (!), Nihat Sırdar ve Alem Fm...
FİONA APPLE seviyormuşum seni yahuuu..:))))
Bu kadın bir harika yahu ben nerelerdeymişim müzik listelerimde alt sıralarda kalmış yazık hemen çıkardım tozlu rafından (tozlu raf dediğimde bilg.daki liste yahu:)) ve hepsini hepsini dinledim şarkıların, hele bir If WE KİSSED diye bir parça var acayip(!), Sally's song şarkısının da hem kulağa hem göze hitap etsin diye videosunu ekledim şöyyle arkanıza yaslanın ve şarkıyı bir de videosuyla dinleyin sözlerine de dikkat edin... (nursel sen çok eskilerde kalmışsın diyenleri duyuyorum ama eski bazen iidir ii:))
27 Mart 2008 Perşembe
yüzük parmağı deyip geçmemeli..!!
Yüzüğü hangi parmağımıza taktığımızı biliyoruz ama neden o parmağa taktığımızı bilmiyoruz, bilmiyoruz değil mii:))?? sizi bilmem ama ben bilmiyordum taa kii sevgilim bugün bana anlatana kadar..küçük bir testle nedenini anlamak mümkünmüş hadi siz de yapın. Baş parmak anne ve babanızı; işaret parmağı kardeşlerinizi; orta parmak kendinizi; dördüncü parmak yani yüzük parmağı eşinizi; küçük parmak da çocuklarınızı temsil ediyor. Şimdi ellerinizi yukarıda bulunan pozisyondaki gibi birleştirin. İlk olarak anne ve babanızı kendinizden ayırın yani başparmaklarınızı birbirinden ayırın. Gördüğünüz gibi anne ve babanızdan belli yaşa geldikten sonra ayrılabiliyorsunuz. Sonra tekrar birleştirin. İkinci olarak kardeşlerinizi yani işaret parmaklarınızı biribirinden ayırın. Kardeşlerden de ayrıldığınızı görüyorsunuz. Tekrar birleştirin. Orta parmak kendiniz olduğunuz için dokunmuyorsunuz. Son olarak serçe parmakları yani çocuklarınızı ayırmaya çalışıyorsunuz. Buda bir süre sonra çocuklarınızın evlenip başka yere gittikleri anlamını taşıyor. Şimdi sıra geldi yüzük parmağına, veeeeeeeeeee hiçbir şekilde ayrılamıyor sonsuza kadar beraberlik… süpermiş değil mii:) . Sevgilim bunu gösterdiğinde onun romantikliğine hayran kaldım tabii ama geçici hayranlık :P duymadı umarım duymadı:)upps unutmadan ek bir bilgi daha; "eski bir inanışa göre: )" direk kalbe giden tek damar evlilik yüzüğünü takdığımız parmaktaymış. Başka hiç bir parmağımızdan direk kalbe giden bir damar yokmuş! bu demek oluyor ki insanlar eskiden daha romantikmişşşşş hıh.....:)
14 Mart 2008 Cuma
izmir yolcusu kalmadı..:)
11 Mart 2008 Salı
kimdi..
aslında giden değil kalandır terk eden,
giden bu yüzden gitmiştir zaten...
9 Mart 2008 Pazar
The Ladies of the Rings oldukkk:)))







