Ayrılığın sevdaya dahil olması, şarkı sözü olmanın dışında bir anlam taşımamalı, olmamalı hatta böyle bir kalıp, saçma.
Ayrılık ile sevda sözleri yan yana gelmemeli zira..
Bir işe yaramıyor acı vermekten başka.
Birsen Tezer - Bilsen / #akustikhane from akustikhane on Vimeo.
12 Ağustos 2012 Pazar
11 Temmuz 2012 Çarşamba
Yani
Ne yaptığını duyurmanın, yaptığın şeyin önüne geçtiği günler. Yaptığın şeyin tadına varamadan, onu duyurmakla geçirdiğin anlar, içinde bulunulan anın değerinden çalıyor. Yerine saniyelere yaydığı mutlulukla yetinmeni bekliyor. Ne garip!
Yani,
eski filmlerde kaldı böyle sözler deniyor ama şimdi filmler bile eskimiyor.
Yani,
Yani,
aslında hiçbir şey istediğin gibi olmuyor..
*yani, bu şarkı hariç
*yani, bu şarkı hariç
16 Temmuz 2011 Cumartesi
Kendinden Dertli Yazı
Kalbinin bir köşesine koyup sakladığın insanları dert* ettiğin zaman onları sevdiğin için dert eder, gerektiğinde laf üstüne laf söyler, sırf bu sevginin paralelliğinde bazı konularda bazı şeyler söyleme ve bekleme hakkını kendinde bulursun. Yani dünyada böyle olur. Ama derdiniz o insan olduğunda genelde, hele de o kendi dertleri ile meşgulse, senin derdin tamamiyle kendini germektir sayın okuyucu. Hatta üstüne iki de laf yersin bir sürü derdin arasında bir de sen dert olma tadında, o zaman tadından yenmez.
Sonra heralde ben yanlış yapıyorum der, dert* etmeyi unutmak üzere boşluğa bırakırsın. Kendi dertlerinle daha çok meşgul olur, her şeyi pamuk hafifliğinde yaşarsın. Ama dert edilmekten farkında olmadan hoşlanan ve buna alışmış karşıt bünyeler, bir süre sonra bu hafifliğe de tam tersi bir tepki göstermek suretiyle seni olası bir ilişki savaşının ortasına çekerler.
Şu durumda hiçbirimiz kılıç kalkan ekibinden olmadığımıza göre sözcük darbeleri ile savaşı kazanma derdine düşeceğiz en büyük olasılıkla.
Fakat unutmamak gerek,
savaşlarda kim kazanır bilinmez ama, her savaş kalıcı izler bırakır arkasında..
*dert etmek: düşünmek, ilgilenmek, üstüne düşmek
3 Temmuz 2011 Pazar
Çizgili Cümleler
Kitap okurken beğendiğim cümlelerin altını çizmeyi seviyorum. Gerçi ben değil hayatımın algısı, o anki ruh halimi yansıtan şeyin altını illa ki çiz(dir)mek niyetinde oluyor sanırım. Yoksa küçüklükten kalma bir alışkanlık mı ki bu? Küçükken kullandığımız çizgili defterler de her öğrenmek için yazdığımızın altını taa baştan çizmiyor muydu? Her neyse. Ne diyorduk, çizgili cümleler. Çok sonra yeniden kitabı alıp o cümlelerle karşılaştığımda; küçükken noktaları birleştirip resmin bütününü ortaya çıkardığım bulmacalar gibi, o altı kalınca çizili cümleleri birleştirip o zamanki ruh halime dair bir resim çıkarabiliyorum. Zamanında bir şarkıya yüklediğiniz anlamın, o şarkı her çaldığında aklınıza hiç yaşlanmamış haliyle düşmesi gibi bir nevi. Bakmayın hüzünlü göründüğüne, pek de eğlenceli olabiliyor.
Bakınız az önce rastladığım birkaç altı çizili:
“Hayatta başarılı olmanın iki yolu olduğu söyleniyor: 1. Şanslı olmak, 2. Hile yapmak. Bense dayanıklı olmayı tercih ederim çünkü dayanıklılık kadar kışkırtıcı hiçbir şey olamaz” Murat Menteş, Dublörün Dilemması
"Bir yara izi asla çirkin olmaz. Yara izini yapanlar bunun aksini düşünmemizi isterler ama siz ve ben, onlara kafa tutma konusunda bir anlaşma yapmalıyız. Bütün yara izlerini bir güzellik olarak görmeliyiz. Çünkü, tecrübelerime dayanarak söylüyorum, ölürken yara izi olmaz. Yara izi "ben kurtuldum" demektir." Chris Cleave, Küçük Arı
ve az önce algım şunu yakaladı ve hemmen çizdi altını:
“her şeye alışıyorsun, hiçbir şeye alışmadan” E. Strout, Kül Mevsimi
Aynı kitaptan olmasa da benzer ruh hallerinin izleri.
Bütün resmi görmek güzel ama, değil mi?
Not: benzer bir yazı için en güzel adres Aslısın, mimi aldın, hadi bekliyoruz.
13 Haziran 2011 Pazartesi
Ekmek
Neden anlattıklarım karşıdakinin anladığı kadar olmak zorunda? Boşuna mı konuşuyorum ben?
Karşımdakinin anlayışsızlığının ya da anlamak istememe çabasının ceremesini neden benim özenle seçmeye uğraşıp sarfettiğim cümlelerim çekiyor olsun?
Aldığı kadar un misali karşının kafası aldığı kadarı ile mi yetinmek zorunda derdini anlatma çabasında olan?
Değil pek tabii.
O halde, anlat arkadaşım sen. Bıkmadan usanmadan, ölçüsüne bakmadan, durmadan anlat derdini. Öyle değil, böyle de.
Aldığı kadar un ile yetinme. Suyu sürekli ekle ki un istesin, şişsin şişsin.
Belki bi’ihtimal börek olmaz ama bakarsın ekmek olur.
1 Haziran 2011 Çarşamba
varsın olsun!
İçten verseniz de tutamayacağınız sözler vardır; isteseniz de söyleyemeyeceğiniz sözcükler olduğu gibi..
Olmak istemeseniz de yalnızlığı sevdiğiniz zamanlar vardır; ayrılsanız da unutamayacağınız insanlar olduğu gibi..
Karmaşık görünse de çözülmesi kolay sorunlar vardır; yorucu olsa da sonunda keyif veren işler olduğu gibi..
Unutmak isteseniz de hep içinde yaşadığınız anlar vardır; hatırlamak istemeseniz de hatrınızdan çıkmayan şarkılar olduğu gibi..
Kimsenin sizi anlamadığını düşünseniz de tam anlamıyla sizi anlatan şiirler vardır; inanmasanız da sabahına yorumlanmasını beklediğiniz rüyalar olduğu gibi..
Özenseniz de yaşamak istemeyeceğiniz hayatlar vardır; yükte hafif olsa da pahası biçilmez eşyalar olduğu gibi..
Düşüncelerine katılmasanız da dinlediğiniz insanlar vardır; yanlış olsa da değiştirmek istemediğiniz düşünceler olduğu gibi..
ve bazen..
Gerçek olmasa da inandığınız aşklar vardır; göründüğü gibi olmasa da olduğu gibidir aslında..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)