Kalbinin bir köşesine koyup sakladığın insanları dert* ettiğin zaman onları sevdiğin için dert eder, gerektiğinde laf üstüne laf söyler, sırf bu sevginin paralelliğinde bazı konularda bazı şeyler söyleme ve bekleme hakkını kendinde bulursun. Yani dünyada böyle olur. Ama derdiniz o insan olduğunda genelde, hele de o kendi dertleri ile meşgulse, senin derdin tamamiyle kendini germektir sayın okuyucu. Hatta üstüne iki de laf yersin bir sürü derdin arasında bir de sen dert olma tadında, o zaman tadından yenmez.
Sonra heralde ben yanlış yapıyorum der, dert* etmeyi unutmak üzere boşluğa bırakırsın. Kendi dertlerinle daha çok meşgul olur, her şeyi pamuk hafifliğinde yaşarsın. Ama dert edilmekten farkında olmadan hoşlanan ve buna alışmış karşıt bünyeler, bir süre sonra bu hafifliğe de tam tersi bir tepki göstermek suretiyle seni olası bir ilişki savaşının ortasına çekerler.
Şu durumda hiçbirimiz kılıç kalkan ekibinden olmadığımıza göre sözcük darbeleri ile savaşı kazanma derdine düşeceğiz en büyük olasılıkla.
Fakat unutmamak gerek,
savaşlarda kim kazanır bilinmez ama, her savaş kalıcı izler bırakır arkasında..
*dert etmek: düşünmek, ilgilenmek, üstüne düşmek