25 Nisan 2010 Pazar

23 Nisan Blogger'ından Gecikmeli Mutlu Son :)


23 Nisan blogger'ı bu sene bloguma bir günlüğüne sahip çıkmakla kalmadı, tamamen üstüne almaya kalktı sevgili okuyucu :) Sevgili minik kuzu, yeğenim Alphan, geçen sene blogu ele geçirdiğini unutmamış; bu sene kendi gelip "Bu sene bloguna resmimi koymayacak mısın?" diyerek yine beni şok ederek gönlümü derinlerden fethetmiştir.

Bir gün gecikmeli koyabildik çünkü bu sene 23 Nisan'da birlikteydik ve kutlamalar anca bitti hatta O'na kalsa her gün 23 Nisan olmalı :) Geçen seneye göre çizgileri de baya gelişmiş.

Alpi'ye göre 23 Nisan: "Bu bayram tüm çocukların. Umarım tüm çocuklar, bayramlarını güzel geçirirler. İstedikleri her şeyi yapabilirler. Bol bol çikolata ve dondurma yiyebilirler. Hepimizin bayramı kutlu olsun!"

Başta tüm çocuklar olmak üzere herkesin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu mutlu olsun!!! ;)

15 Nisan 2010 Perşembe

Ya tutarsa..

"'Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir." diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?"*


Yani düşünsene,

ya tutarsa..?



* (Elif Şafak, Aşk)

1 Nisan 2010 Perşembe

Gelsin hayat, bildiği gibi ..

Bugünlerde sen de öyle ya da böyle bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor olmalısın. Belki işini, belki yaşadığın evi, belki sevgilini, belki dinlediğin şarkıları, belki bir alışkanlığı, belki de bir düşünceyi. Ama çoğu kez sadece istemekle kalıyor, seni çevreleyen kalıplardan kurtulamamaktan yakınıyorsun.

Tüm bu başarısız değişim isteklerinin altında yatan esas nokta, aslında seni monoton bir varlığa dönüştürdüğünü düşündüğün kalıplarından değil onları besleyen kendinden sıkılmış olman ve değişimin aslında ilk önce o kalıpları yaratan 'kendi'nin içinde başlaması gerekliliğini gözden kaçırman.

"Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun çünkü sende bir şey değişmiyor. Her şey benzerini kendine çeker."

Her gün belki de aynı şeylerden şikayet ediyorsun - hatta bunu bile fark edemiyorsun- ama çoğu kez şikayet ettiğin durumun ortadan kalkması için somut bir çözüm üretmiyor ya da ürettiğin çözümü hayata geçirmiyorsun. Sorunlar sürekli olarak farklı sürümlerle karşına çıktığında da bir süre sonra ya durumu kabullenip uğraşmaktan vazgeçiyor ya da daha da sinirlenip ne edersen kendine ediyor ve sonuçta aynı şeyleri tekrar edip duruyorsun. Evet tekrar ediyorsun diyorum çünkü sürekli aynı ya da benzer olaylar ve benzer sorunlarla karşılaşmanın sebebi sadece sensin. Çünkü sende hiçbir şey değişmiyor* Sürekli aynı tartışmaları yapmak, aynı oyunu oynamak, aynı işi yapmak, aynı markete gitmek gibi.. İlla tartışacaksan farklı bir konu seçebilirsin mesela, oyunu farklı bir seviyede deneyebilir, işini farklı bir yoldan halledebilir, marketini de tamamen değiştirebilrsin.. Ama yapmıyor sebebini de şartların izin vermemesi olarak açıklıyorsun. Aslında farklı bir konuda tartışmak seni korkutuyor, farklı bir seviyede oynamak seni zorluyor, işini farklı bir yoldan halletmek işine gelmiyor ya da diğer market yüz metre ötede ve yürümek zor geliyor.

Her karşılaştığın sorun, her farklı duruma karşı kendi sınırlarını görmen ve yenisi için daha koruyucu ve sağlam bir sınır oluşturabilmen için bir deney adeta. Benzer sorunlarda aynı yanılgılara düşmen de aynı sınırlarda dolaşman ile ilgili olmalı.

Yani?

..yani asıl olay, gövdenin üzerinde taşıdığın şeyin içindeki mekanizmayı değiştirebilmek. Seni asıl sıkıştıran, basmakalıp düşüncelere boğan, onları yaratan her şey tam da orada. O'nu değiştirmediğin sürece hiçbir şey değişmeyecek hiçbir şeyin değişmemesi dışında.

İşte o kısmı tazelediğin andan itibaren de öyle kolay diyebileceksin ki daha sonra;

"... gelsin hayat, bildiği gibi gelsin. Ne de olsa işimiz bu yaşamak.."

gelsin hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu